Kayıtlar

Hazan

Hazan kadar hüzünlü bu şehir, Her paresi can havliyle ararken giden sevgilinin mesut suretini, Bulur, ahşaptan dolabın en yalnız köşesinde, Anlayacak gözlerden kaçan, Anlaşılmaktan korkan, Bakan gözlere hasım. Oysa bakan gözler buğulu, duman tüten denizinde Karalar bağlamış onsuz düşen her damla, Ve zerresinde toprak, düşen damlaya hasret, Öyle ki sanki aşka hasret. İşte giden sevgili kendinden emin, vakur, Ardında bıraktığı bu şehir, onu elbet unutur.

Mazinin Emaneti

Kapının girişinde bulunan koca çınarın gölgesinde onlarca kişinin çay içip güzel vakit geçirdiği bir alan… Heybeti bir kilometre öteden belli olan bu caminin hiçbir köşesi el değmemiş ve olduğu gibi hıfz ettiği eski dokusu ve kokusu… Kapıdan içeri girdiğinizde gölgesinde dinlenebileceğiniz yüksekçe binaların değil ağaçların bulunduğu geniş bir avlu… Kuş cıvıltılarıyla denizden gelip sizi sarmalayan serin rüzgâr… İnsan merkezli bir düzen… İskender Paşa Cami… Cami, hutbe okunması için minberi bulunan ve dolayısıyla Cuma namazı kılınan bir mekândır (Önkal; Bozkurt, 1993, s. 46). İslam geleneği olarak Müslüman nüfusa sahip her şehir ve mahalle Cumaları toplanmak için bir Cuma camiine sahip olmak zorundaydı (İnalcık, 1995, s. 312). Bu manada şehir yapılanmasında caminin önemi açıktır. Bir beldede Cuma namazının kılındığı bir selatin camisinin bulunması demek orada Pazar gibi iktisadi bir yapılanmanın da mevcut olduğunu göstermektedir (Bergen, 2020, s. 72). Bunun yanında camiler, idareci

OSMANLI DEVLETİ KLASİK DÖNEMİNDE ELÇİ KABULÜ VE ELÇİ KABUL TÖRENLERİ

Giriş Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren ilk olarak Memlük, Bizans, Karaman, Germiyan, Çandar-oğulları, Timurlular, Karakoyunlu ve Akkoyunlular olmak üzere beylik ve devletlerle ilişki halinde olunca arada elçiler gidip gelmiştir. Osmanlı Devleti genişlemeye başlamış Venedik ve Ceneviz ile de ticari ilişkiler bağlamında elçilere ihtiyaç duyulmuştur. Bu iki devletten Venedik Fatih’ten beri ticari imtiyazlar elde ederek İstanbul’da daimi elçi bulundurma hakkını kazanmıştır. [1] Bundan sonraki süreçte Rusya, Avusturya, İspanya, Hollanda, İngiltere, Fransa, Saksonya gibi devletlerde Osmanlı Devleti’ne elçiler göndermişlerdir. [2] Fas tarafından [3] , İran, Hindistan, Buhara taraflarından da elçiler gelmiştir. [4]   1.        Elçi Kabulü Osmanlı hanedanı içinde ilk kez huzuruna elçi kabul eden Orhan Gazidir. Bizans elçisini kabul etmiştir. Sonrasında 1. Murad Ragüze murahhas heyetini kabul etmiş Bizanslıların bazı delegeleriyle de temaslarda bulunmuştur. 2. Murad ise Edirne s

MİKRO TARİH DEYİNCE…

Fen bilimlerinde kesinlik ve bununla bağlantılı olarak evrensellik söz konusudur ancak sosyal bilimler de bu farklıdır. Bu kesinliği sağlayamamaları neden ve sonuçlarda güvenilirlik sorununu ortaya çıkarmıştır. Bu güvenilirlik sorunu da kaynakların kullanımını ortaya çıkardı. [1] Bununla birlikte fen bilimleri ve sosyal bilimler arasında bir bağlantının olmadığını söylemek mümkün değildir. Nitekim fen bilimlerinde ortaya çıkan teoriler sosyal bilimlerde de yeni yaklaşımlar doğurmuştur. Mesela Newtoncu klasik bilim anlayışı tarih bilimini üç farklı şekilde etkilemiştir. Bunların ilki ilerlemecilik fikridir. Bu enerjinin düz bir çizgide sonsuza kadar yayılması yaklaşımıyla bağlantılıdır. İkinci yaklaşım tekerrür eden tarihtir. Neden sonuç ilişkisi bunda önemlidir. Üçüncü yaklaşım kuramlarla ve geniş sistemlerle açıklanan tarih kurgusudur. Burada kategorileşme önemlidir. Yani benzerlik ve farklılıkların gruplandırılarak kuramsallaştırılması buna uymayanların da dışarıda bırakılmasıdır.

KORUMA SİSTEMİNİN SUİSTİMALİ (GENİŞLEMESİ) VE SONUÇLARI

    ÖZET                         Osmanlı Devleti’nin etkilendiği birçok kaynak vardır. Bunların harmanlanması onu şahsına münhasır bir devlet haline getirmiştir. Kapitülasyonlar meselesi de bu kaynaklardan biri olan Bizans’tan miras kalarak Osmanlı Devleti’nin sisteminin içerisinde yer edinmiştir. Kapitülasyonların Osmanlı Devleti’ndeki çoğunlukla zımmî statüsünde bulunanlara tezahürü, himaye sistemini doğurmuştur. İlk başta konsolosluklarda çalışacak görevlilere verilen beratlar şeklinde başlayıp millet temelinde genişleyerek tebaa değiştirmeye kadar varan bir sistem haline dönüşmüştür. Osmanlı Devleti sorunları daha 18. yüzyılın ortalarından itibaren görmüş ve önlemler almaya çalışmıştır. Mevcut literatüre bir yenisinin eklenmesi amacını taşıyan bu makale, koruma sistemi, koruma sisteminin yapı taşları, koruma sisteminin suiistimal edilmesi ve Osmanlı Devleti’nin buna karşı aldığı önlemleri inceleyecektir. Anahtar Kavramlar ; Koruma Sistemi, Tüccar, Berat, Tabiiyet, Konsolosl