Mazinin Emaneti
Kapının girişinde bulunan koca çınarın gölgesinde onlarca kişinin
çay içip güzel vakit geçirdiği bir alan… Heybeti bir kilometre öteden belli
olan bu caminin hiçbir köşesi el değmemiş ve olduğu gibi hıfz ettiği eski
dokusu ve kokusu… Kapıdan içeri girdiğinizde gölgesinde dinlenebileceğiniz
yüksekçe binaların değil ağaçların bulunduğu geniş bir avlu… Kuş cıvıltılarıyla
denizden gelip sizi sarmalayan serin rüzgâr… İnsan merkezli bir düzen… İskender
Paşa Cami…
Cami, hutbe okunması için minberi bulunan ve dolayısıyla Cuma
namazı kılınan bir mekândır (Önkal; Bozkurt, 1993, s. 46). İslam geleneği
olarak Müslüman nüfusa sahip her şehir ve mahalle Cumaları toplanmak için bir
Cuma camiine sahip olmak zorundaydı (İnalcık, 1995, s. 312). Bu manada şehir
yapılanmasında caminin önemi açıktır. Bir beldede Cuma namazının kılındığı bir
selatin camisinin bulunması demek orada Pazar gibi iktisadi bir yapılanmanın da
mevcut olduğunu göstermektedir (Bergen, 2020, s. 72). Bunun yanında camiler, idarecilerin
halkla bir araya geldiği yerler ve ibadet edilen, siyasetin merkezi, eğitim-öğretim
ve kültür merkezi olan (Önkal; Bozkurt, 1993, s. 46-55) mekânlar olarak kullanılmanın
yanı sıra temsil gibi önemli bir görevi de ihtiva etmektedirler. Ayrıca inşa
edildikleri yerlerin kimlere ait olduğunu ifade etmesi yani oradaki
Müslümanları temsil etmesi açısından önemlidirler. Yani bir yerin Müslümanlaştırılması
ve öyle kalmasıyla yakından alakalıdır. Buna yukarıda da tatlı bir geçmişi
tahayyül olarak bahsedilen İskender Paşa Cami misal olarak gösterilebilir.
İskender Paşa Cami, Hicri 936 (Miladi 1529-1530) yılında mevcut
Trabzon Valisi İskender Paşa tarafından yaptırılmış, özellikle 19. Yüzyılın
ikinci yarısından itibaren bulunduğu yerin Müslümanlara ait olarak kaldığının
bir kanıtı olarak çok önemli bir misyon üstlenmiştir. İskender Paşa Cami,
Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde de bahsi geçen Kâfir Meydanı olarak yer alan (Evliyâ Çelebi, Seyahatname, s. 106), bugünkü
adıyla Atatürk Meydanın (eski adıyla Gâvur Meydanının) doğu tarafında bulunmaktadır.
Gâvur Meydanı 18. Yüzyılın sonlarına doğru eğlence alanı ve toplanma yeri
olarak görülmektedir. Rus tahribatından sonra bir müddet harap halde kalan
meydan 1850’lerde İslâm-Osmanlı eserleri ayakta tutularak inşa edilmeye çalışılmıştır.
İskender Paşa Külliyesi de bu minvalde önemlidir. Bu yeniden inşa sürecinde
iktisadi bir alan haline getirilmeye çalışılan meydan Avrupalı devletlerin
konsolosluklarının açıldığı yer haline de gelmiştir çünkü bu devletler
dindaşlarının yoğunlukta olduğu yerlerde konsolosluk binalarını inşa
etmişlerdir (Karaçavuş, 2011, s. 83). Theophile Deyrolle, 1869’da Trabzondan
Erzuruma adlı eserinde Gâvur Meydanından şu şekilde bahseder: “Bir köşesinde
bir cami, etrafında hanlar, kervansaraylar, bir Fransız ile bir İtalyanın
işlettikleri bir otel vardır. Konsoloshaneler, gemi acentaları, zengin rum ve
ermeni tüccarların evleri de bu civardadır. Şehrin en temiz yeridir. Pazarları
ve yortu günleri, Trabzonun rumları ve Ermenileri en güzel esvaplarını ve
zinetlerini orada teşhir ederler” (Deyrolle, s. 10). Burada bahsedilen cami İskender Paşa Cami’dir.
Yine P. Minas Bijişkyan, Pontos Tarihi, Tarihin Horona Durduğu Yer Karadeniz
adlı eserinde Gâvur meydanından şu şekilde bahseder: “Bu güzel meydanın
etrafında ev ve dükkanlar, doğu tarafında büyük cami ve çeşme, güneyinde de
meyve bahçeleri ile bir hizada sıralanmış Ermeni evleri vardır. Yukarı tarafta,
Boztepe’nin eteğinde de vaktiyle dervişlerin oturduğu Tekke mahallesi vardır”
(Bijişkyan, 1998, s. 102). Bu iki eserde de camiden bahsedilmesi Karaçavuş’a
göre meydan ve civarının kimliğinin oluşumunda önemlidir. Ona göre “ İskender
Paşa Camii’nin Gâvur Meydanı’na inşa edilmiş olması, zaten en başından beri
bahsedilen alanın gayrimüslimlere terk edilmek istenmediğini; İslâm kültürünün
ve değerlerinin burada da görünür kılınmasına çaba sarf edildiğini
göstermektedir” (Karaçavuş, 2011, s. 84-85).
İskender Paşa Camisine farklı bir fotoğraf karesinden bakıldığında cami,
etrafındaki binalar kendisini aşsa da, metnin başında tahayyül ettiğimiz
hususların hiçbiri olmasa da, dimdik duruşuyla bizlere zaten çok şey
anlatmaktadır.
KAYNAKÇA
BERGEN, Lütfi, Şehir Sünnettir, İstanbul, 2020.
KARAÇAVUŞ, Ahmet, “Toplumsal Mekânın Merkezinin Değişimi Üzerine
Bir Deneme: XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da Geleneksel Yaşamın
Hükümsüzleşmesi”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 10/10, 2011, s. 71-99.
DAĞLI-KAHRAMAN, Yücel, Seyit Ali, Günümüz Türkçesiyle Evliyâ
Çelebi Seyahatnâmesi: Bursa-Bolu-Trabzon-Erzurum-Azerbaycan-Kafkasya-Kırım-Girit,
Cilt 2, Kitap 1, 2. Baskı, İstanbul, 2008.
DEYROLLE, Theophile, 1869 da Trabzondan Erzuruma, Çev. Reşad
Ekrem Koçu, İstanbul.
BIJIŞKYAN, P. Minas, Pontos Tarihi, Tarihin Horona Durduğu Yer
Karadeniz, Çev. Hrand D. Andreasyan, 2. Baskı, İstanbul, 1998.
ÖNKAL-BOZKURT, Ahmet, Nebi, “Cami”, DİA, Cilt 7, İstanbul,
1993, s. 46-56.
İNALCIK, Halil, “İstanbul: Bir İslam Şehri”, Çev. İbrahim Kalın, İslam Tetkikleri Dergisi, Sayı 9,
İstanbul, 1995, s. 243-268.
Yorumlar
Yorum Gönder